Elif Görgü
“Geçenlerde bir hafta yaðan yaðmur sonunda ortaya çýkan bir sürü kemik, tepeden aþaðýya doðru aktý” diyordu Diyarbakýr’da biri. Mardin’de bir diðeri; “Bizim mahalle Ermeni mahallesi. Sorsan, herkesin ailesinde Ermeni kadýnlar vardýr.
“Geçenlerde bir hafta yaðan yaðmur sonunda ortaya çýkan bir sürü kemik, tepeden aþaðýya doðru aktý” diyordu Diyarbakýr’da biri. Mardin’de bir diðeri; “Bizim mahalle Ermeni mahallesi. Sorsan, herkesin ailesinde Ermeni kadýnlar vardýr. Çünkü kafilelerle götürülenler arasýnda güzel Ermeni kýzlarý eþ olarak seçilirdi. Bizim dedelerimiz hep anlatýrdý zaten katliamý” diye anlatýyordu. Midyat’ýn köyünde bir baþkasý, kilisedeki yüzyýllýk kurþun deliklerini gösteriyordu. 1914’ten miras kurþunlardan biri hâlâ duvardaydý. Ýdil’de ise askerin çevirdiði ilçeden kaçabilmek için Süryanilerin açtýðý ve evlere kadar uzanan tüneller duruyordu. Hatta 1980’lerin sonunda, tünellerin “gerillaya yardým” için açýldýðý iddiasýyla günlerce iþkence görenler olduðu anlatýldý.
Sadece iki günde…
Tüm bunlar, Ýsveçli Prof. David Gaunt ve asistanlýðýný yapan Ýsveç Asuri Demokratik Örgütü Baþkaný Sait Yýldýz’ýn, Nusaybin’deki toplu mezar araþtýrmasý öncesi ve sonrasý, sadece iki günde anlatýlanlarýn ufacýk bir kýsmý…
Yine de köyde yapýlacak toplu mezar araþtýrmasý, bir “soykýrým” ispatý deðil bir mezardaki kemiklerin kime ve hangi döneme ait olduðunun araþtýrmasýydý. Eðer 1914’e aitse, belki ilk defa Türkiyeli tarihçiler, uluslararasý ilgili uzmanlarla tehcir dönemini araþtýrmak için önemli bir adým atmýþ olacaklardý. Eðer kemikler Roma dönemine ait ise TTK Baþkaný Prof. Dr. Yusuf Halaçoðlu’na göre; “O dönemde Türkler yoktu bölgede ve dolayýsýyla araþtýrmaya da gerek yok”tu. Sadece bu söz bile Halaçoðlu’nun niyetini ortaya koyuyordu: Ýçinde Türk yoksa araþtýrma yok.
Tabii ki bir bilimsel araþtýrma olmadý. Her þey o mezar kadar karanlýkta kaldý. Bir günde, hatta birkaç saatte yaþananlar, koca bir tarih adýna yüzümüzü kýzarttý; binyýllarca bu topraklarda yaþayýp da ölenlerin tek tek kemikleri sýzladý.
Yangýndan mezar kaçýrmak…
Prof. Gaunt, Diyarbakýr’dan 23 Nisan 2007 günü Mardin’e doðru ilerlerken, böyle bir gün yaþayacaðýný hiç düþünmüyordu sanýrým. Nusaybin’de Ekim 2006’da bulunan ve 1914’te katledilen Ermeni ve Süryanilerin kemikleri olabileceði iddiasýyla gündeme gelen toplu mezar içindi bu hazýrlýk. Ancak bir ilk adýmdý; Türk Tarih Kurumu Baþkaný Prof. Dr. Yusuf Halaçoðlu ve Prof. Gaunt’un buluþmasý. Bir program çýkartýlacak; adli týp uzmanlarý, arkeologlar ve tarihçiler ciddi bir araþtýrma baþlatacaktý mezarda. Türkiye, bir tabuyu kýrmanýn adýmýný bu mezarda atacaktý. Atmaz olaydý! O adým, o mezarda yatan tarihi ezdi geçti. Dicle Haber Ajansý’nýn, mezar ilk bulunduðunda çektiði fotoðraflarla Mardin yoluna çýkýldýðýnda, günün ipuçlarý gelmeye baþladý. TTK ile görüþme Mardin’de yapýlacaktý, basýn metnine göre. Yolun yarýsýnda, görüþme önce Nusaybin’e alýndý. Hemen ardýndan da “Köye doðru gelin, orada buluþuruz” telefonu geldi. TTK’nýn acelesi vardý anlaþýlan. Daha bir tanýþmadan mezara gitmeyi kabul etmedi Gaunt. Ancak otele varmadan, bu sefer de köyün muhtarý olduðunu ileri süren kiþinin, DTP ilçe örgütünü arayarak “Profesörü yanlýþ mezara götürecekler” dediði haberi ulaþtý.
Toplu mezara toplu araþtýrma!
Oteldeki görüþme gazetecilerin önünde gerçekleþti. Köye doðru yola çýkýldýðýnda, yaðmurdan göz gözü görmüyordu.
Nusaybin’de yaklaþýk 30 km. ötedeki Kuru köyüne giderken de yine TTK heyeti, Gaunt ve asistaný, birçok muhabir ve Gaunt’u korumasý için gönderilen polisler vardý.
Evet mezar kapalýydý. Ancak köylüler gülerek anlatýyorlardý; “Daha dün kapatýldý” diye. Yerel gazetecilerden de mezara en az bir kere girmeyeni yoktu. “Her gelen giriyor”du köylülere göre…
Mezar yeniden kazýldý, aðzý açýldý ve olan oldu! Tarihçi ya da arkeolog deðiliz ama kazýlarda ortaya çýkan bulgulara bir zarar vermemek için günlerce, aylarca ellerinde fýrçalarla “taþ” temizleyen arkeolog görmüþlüðümüz, herkes kadar var. Ama býrakýn taþý, çömleði; toplumsal tarih açýsýndan bu kadar önem verilen bir konuda yapýlacak bir bilimsel araþtýrma alanýna kaymakamdý, gazeteciydi, Halaçoðlu’ydu derken “bileðine güvenen” yaklaþýk on beþ kiþi girdi. Sonuçta “bilimsel kazý alaný” hallaç pamuðu gibi atýldý! Mezar dolu olsaydý, hepsinin kemikleri kýrýlmýþtý! Girenlere tezahüratlar yapýldý, bayanlara “Vay be iþte gazeteci böyle olur” denildi. Gördüklerinden þaþkýnlýða uðramýþ, mezara girmekte tereddüt eden Prof. Gaunt’la da ufak çaplý dalga geçildi. Çeþitli tartýþmalar oldu, acaba Ermeni miydi bu Gaunt? Kimine göre Ýsveç’te yaþýyordu ama aslen Fransýzdý. Zaten bu Fransýzlarýn da yüzde 90’ý Ermeniydi!.. En sonunda isteklere dayanamayýp takým elbisesiyle mezara inmek zorunda kalan Prof. Gaunt’un daha sonra söyleyeceði gibi; “bir bilimsel çalýþmaya, bilimsel çalýþma alanýna, orada ölmüþ olanlara saygýsýzlýktý” tüm olanlar.
Boþ çýktý nabeeer!
Ama tahribat için korkmak yersizdi, çünkü toplu mezarda “toplanan toplanmýþtý” zaten. Mezar boþtu… Durumu sorgulamasý gereken “bilim insaný” yüzlerine, “nabeeer, biz dememiþ miydik” ifadesi yerleþti. Yine de “en bilimsel ve en tarihi an”, Gaunt’un eline kürek tutuþturulup “Hadi kaz” denmesiydi… Belki çamurun içine batmýþtýr kemikler diye… Halbuki iki gün önce Anadolu Ajansý, köy muhtarý Sadýk Koçhan ile görüþmüþtü ve muhtarýn aðzýndan, “Çok sayýda kemik gördük. Bunun üzerine olayý hemen karakola bildirdik. Ankara’dan da yetkililer geldi. Sonra gelip kemikleri topladýlar” sözleri servise koyulmuþtu bile…
“Tarihi” araþtýrmak deðil tarihle ilgili “Türk tezini” savunmak adýna orada olanlar, torbalarýna doldurduklarý “savaþ ganimetleriyle”, analiz yapacaklarýný söyledikleri toprak ve kemik parçalarýyla oracýkta basýna, mezarýn Roma mezarý olduðunun kanýtlandýðýný açýkladýlar. O mezardan, savcý kontrolünde olmaksýzýn ve izinsiz örnek alýndýðý için savcýlýk soruþturma açar mý, bilmiyoruz. Ama Gaunt’a “Savcýya, izne gerek yok; istediðimizi yapabiliriz” diyen Hallaçoðlu, günün ilerleyen saatlerindeki bir açýklamasýnda ise “Soykýrýmýn olup olmadýðýna hukukçular karar verecek” diyordu. Mezar gibi “dilin de kemiði yoktu” yani…
Mezar kazmaca oyunu
Sonuçta Türkiye açýsýndan “tarihi” bir araþtýrma, bir “toplu mezar kazmaca” oyunundan öteye gidemedi. Bilimsel yöntem topluca katledildi.
Belki mezarda bulunan kemikler, gerçekten de Roma dönemine aitti, belki 1914 olaylarýnda öldürülenlere… Ya da kim bilir baþkalarýna… Çünkü onlarca medeniyet geçmiþti bu topraklardan. Çok savaþ hikayesi vardý. Kemiksiz toprak parçasý kalmamacasýna çok katliam görmüþ, çok mezarlar kazýlmýþtý… Öyle ki, daha bu “kazý” bitmeden baþka telefonlar geldi, bahçelerinde mezar bulduklarýný anlatanlardan…
Üstü ne kadar örtülürse örtülsün, görmezden gelmenin en derinine ne kadar gömülmeye çalýþýlýrsa çalýþýlsýn tarih, toprak altýnda kalmayý reddediyordu iþte..
Check Also
The Assyrian Democratic Organization condemns the Syrian regime’s attacks on Daraa Governorate
31-07-2021 At a time when the country is experiencing an unprecedented crisis economic, services, and …